Pages

Türkiye'nin 2015 Yılı Müze Ziyaretçi İstatisikleri

Veri Gazeteciliği

İstanbul'un 2015 Yılı Müze Ziyaretçi İstatistikleri

Müzekart kullanımının geçerli olduğu müzeler ele alınmıştır.

Türkiye yaklaşık 79 milyon nüfus ile dünyanın en kalabalık ülkeleri arasında 18. sırada yer almaktadır. Türkiye'nin nüfus dağılımı ise her yerde eşit değildir. Bazı yerlerde yoğunluk azken bazı yerlerde oldukça fazladır. Yoğun olan bölgeler öncelikle yerleşime, ulaşıma ve tarıma elverişli bölgelerdir. Yoğunluğun fazla olmasındaki diğer etkenler sanayinin ve ticaretin gelişmiş olmasıdır. Bölge olarak incelendiğinde en yoğun bölge Marmara bölgesidir. Marmara bölgesinin yoğun olmasının sebebi sanayi ve ticaret bölgesi olmasından kaynaklıdır. Bu bölgenin kalbi ise İstanbul'dur.

İstanbul, Türkiye'nin en gelişmiş ve en fazla nüfusa sahip şehridir. Artık metropol olmaktan çıkmış ve bir megapol haline gelmiştir. Geçmişten günümüze kadar olan süreçte İstanbul, birçok farklı medeniyete kucak açmış ve pek çok farklı kültürü bünyesinde barındırmıştır. Günümzde de kültürül bakımdan daha da ileriye gitmekte olan İstanbul çok fazla kültürel özelliğe sahiptir. Bunun en önemli nedeni ise geçmişte ve günümüzde çok farklı medeniyetlerin bu topraklarda yaşamasıdır. Camiler, kiliseler, saraylar, müzeler gibi daha bir sürü kültürel zenginliklere sahiptir.

İstanbul'da yaşayanlar için kültür bakanlığının çıkarmış olduğu müzekart ile bu tarihi gezileri yapmak oldukça mümkün ve ekonomiktir. Müzekart, kültür ve sanat meraklılarına uygarlıkların zevklerini, düşüncelerini, inançlarını, yaşam tarzlarını anlatan ve koruyan müzeleri ücretsiz ziyaret etme olanağı sağlıyor.


İstanbul'da müzekartın geçerli olduğu müzeler ise şöyle;
  • Topkapı Sarayı Müzesi
  • İstanbul Arkeoloji Müzesi
  • Ayasofya Müzesi
  • Kariye Müzesi
  • Büyük Saray Mozaikleri Müzesi
  • Fethiye Müzesi
  • Galata Mevlihanesi Müzesi
  • Türk İslam Eserleri Müzesi
  • Hisarlar Müzesi(Rumelihisarı)
  • Yıldız Sarayı
  • Cihannüma Köşkü
  • Topkapı Sarayı Harem Dairesi
  • İslam Bilim ve Teknoloji Müzesi

Yukarıda listelenmiş olan müzelere ait istatistiki verilerden yola çıkılarak haritalandırma çalışması yapılmış olup müzelerin lokasyonları ve müze hakkında bilgiler paylaşılmıştır.





Veriler dahilinde hazırlanmış olan aşağıdaki grafikte ise ziyaretçilerin sayı bazlı olarak grafiği oluşturulmuştur. Sağ tarafta bulunan müzeler üzerine tıklayarak filtreleme işlemi yapıp, müzeye ait verileri daha detaylı bir şekilde inceleyebilirsiniz.


Aşağıdaki grafikte ise müzelere ait verilerin yüzde(%) grafiği oluşturulmuştur. Grafik iki aşamalı olup ilk olarak karşımıza müzelerin toplam ziyaretçi sayılarının diğer müzelere oranları belirtilmiştir. Bir sonraki grafikte ise müzeye ait olan detaylar karşınıza çıkmaktadır.

Müzeler Hakkında Bilgi

Topkapı Sarayı müzesi :Topkapı Sarayı, 380 sene boyunca 25 padişahın devleti idare ettiği bir saraydır. Fatih Sultan Mehmet tarafından 1472-1478 yılları arasında yapılmıştır. Dolmabahçe Sarayı yaptırılana kadar Osmanlı hanedanı burada yaşamıştır. Topkapı Sarayı biri maddi, öteki manevi olmak üzere iki büyük değeri barındırmaktadır. Bunlardan biri imparatorluk hazinesi diğeri de Mukaddes Emanetler'dir. Topkapı Sarayı'nın 3 Nisan 1924'te müze haline getirilmesi kararlaştırıldı. Topkapı Sarayı; Birun, Enderun ve Harem olmak üzere üç ana bölümden oluşmaktadır. Sarayın on üç civarında kapısının olduğu tahmin edilmektedir. Ancak bu kapıların çoğu günümüze ulaşamamıştır.Topkapı Sarayı'nda Birinci avluda Deavi Köşkü, Aya İrini Kilisesi, saray reviri, saray fırını, cellat çeşmesi; İkinci avluda Bab-üs Saadet; Üçüncü avluda Arz Odası, Saray Okulu, Hırka-i Şerif Dairesi, Üçüncü Ahmet Kütüphanesi, Ağalar Camisi, Has Oda; Dördüncü avluda Sofa Köşkü, Bağdat Köşkü, Revan Köşkü, Sünnet Odası, Hekimbaşı Odası yer almaktadır. İstanbul Arkeoloji müzeleri : İstanbul Arkeoloji Müzesi, çeşitli kültürlere ait bir milyonu aşkın eserle, dünyanın en büyük müzeleri arasındadır. Türkiye'nin müze olarak inşa edilen en eski binasıdır.[2] 19. yüzyılın sonlarında ressam ve müzeci Osman Hamdi Bey tarafından İmparatorluk Müzesi olarak kurulmuştur ve 13 Haziran 1891 tarihinde ziyarete açılmıştır. Müzenin koleksiyonunda, Balkanlar'dan Afrika'ya, Anadolu ve Mezopotamya'dan Arap Yarımadası'na ve Afganistan'a kadar, Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırları içinde yer alan medeniyetlere ait eserler bulunmaktadır. Müze üç ana birimden oluştuğu için İstanbul Arkeoloji Müzeleri olarak adlandırılmaktadır. Arkeoloji Müzesi (ana bina), Eski Şark Eserleri Müzesi, Çinili Köşk müzesi Ayasofya müzesi : En çok ziyaret edilen müzeler arasında yer alan Ayasofya; sanat ve mimarlık tarihi bakımından dünyanın en önde gelen anıtlardan biri olup, dünyanın 8. harikası olarak gösterilmektedir. Bu yapı daha 6.yy'da Doğu Romalı Philon tarafından da, dünyanın 8.incisi harikası olarak nitelendirilmiştir. Bugünkü Ayasofya aynı yerde fakat öncekilerinden farklı bir mimari anlayışla yapılmış olan üçüncü yapıdır. Bu yapı, İmparator Justinianos tarafından (527-565) dönemin iki önemli Mimarı olan Tralles'li (Aydın) Anthemios ile Miletos'lu (Balat) İsidoros'a yaptırılmıştır. Yapım çalışmaları sırasında iki baş mimar ile birlikte 100 mimar ve her mimarın emrinde 100 işçi çalıştığı kaynaklarda geçmektedir. Yapımına 23 Şubat 532'de başlanmış, 5 yıl 10 ay gibi kısa bir sürede tamamlanarak büyük bir törenle, 27 Aralık 537' de ibadete açılmıştır. 916 yıl kilise olan yapı, 1453 Yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından İstanbul'un fethiyle camiye çevrilerek, 482 yıl cami olarak kullanılmıştır. Atatürk'ün emri ve Bakanlar Kurulu'nun Kararı ile 1935 yılında Ayasofya müze olarak kapılarını ziyarete açmıştır. Ayasofya Müzesi her gün ziyarete açıktır. Kış tarifesine göre, müzeye son giriş 16.00 olmak üzere 09.00-17.00 saatleri arasında; yaz tarifesine göre ise, müzeye son giriş 18.00 olmak üzere 09.00-19.00 saatleri arasında ziyaret edilebilmektedir. Müze Kartları müzekart gişesinden temin edilebilmektedir. Kariye müzesi : İstanbul’da, Bizans devrinden kalma kiliseler arasında camiye çevrilenlerin — Ayasofya’dan sonra — en güzel örneğidir. Edirnekapı Yolu üzerinde, Atikalipaşa Camisi’nden 200 m. kadar ileride, sağdadır. Bugün bir müzedir, Ayasofya Müzesi Müdürlüğüne bağlıdır. Kariye Camisi’ne bu adın verilmesi, İstanbul’un en yüksek tepelerinden birinde yapılmış olmasına rağmen, çevresine göre biraz çukurda olmasındandır (Arapçada «ka’r» çukur demektir). Bizans devrinde bir kilise olan bu yapının ilkin kim tarafından yaptırıldığı bilinmiyor. Türkler İstanbul’u alınca kilisenin olduğu gibi korunmasına çalışıldı. II. Bayezit zamanında camiye çevrildi, bir de minare yaptırıldı. Ancak, ibadet yerinde «tasvir» (resim) bulundurmak günah sayıldığı için, mozayikleri bozmaktansa üzerine koruyucu bir tabaka sıva çekmeyi uygun gördüler. Bu sayede mozayikler zamanımıza kadar saklanmış oldu. Cumhuriyet devrinde cami, müzeye çevrildi. Mozayikleri açma işine 1947’de başlandı, beş yıl kadar sürdü. Kariye camisi, mozayiklerinin güzelliğiyle dünyaca tanınmıştır. 1956’da açılan yapı, “Kariye Müzesi” adıyla günümüzde de müze olarak hizmet vermektedir.
Büyük Saray Mozaikler müzesi: İstanbul'da Sultanahmet Meydanı'nındaki Arasta Pazar'da yer alan mozaik müzesidir. Müze binası, üzerine Sultanahmet Camii Çarşısı'nın yapıldığı Büyük Saray'ın (Bukaleon Sarayı), tabanı mozaiklerle kaplanmış olan peristil (ortası açık sütunlu avlu) bölümünün kalıntıları üzerine inşa edilmiştir. Peristilin diğer bölümlerine ait mozaikler de bulundukları yerden müze binasına getirilmiştir. Büyük Saray Mozaikleri Müzesi, 1953 yılında İstanbul Arkeoloji Müzeleri'ne bağlı olarak açıldı, 1979 yılında Ayasofya Müzesi'ne bağlandı. 1982'de Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Avusturya Bilimler Akademisi arasında yapılan bir anlaşmayla gerçekleşen son restorasyonun 1987'de bitmesiyle, müze bugünkü halini aldı. 1872 m2'yi bulan yüzey alanıyla bu mozaik, geç antik çağdan bugüne ulaşabilen en büyük ve çeşitli peyzaj betimlemelerinden biridir. Hayatta kalan mozaik parçalarında 150 insan ve hayvan figürü kullanılarak anlatılmış 90 farklı tema bulunur. Doğa ağırlıklı resimler açık havada çoban yaşamı, iş yapan köylüler ve avcıların cesareti gibi konuları işler. Oyun oynayan çocukların, yabani ya da çayırda otlayan hayvanların yanı sıra, mitolojik hayvan hikâyelerinde ya da masallarda yer alan düşsel yaratıklar da canlandırılır.
Fethiye müzesi : İstanbul'un Fatih-Çarşamba semtindedir. Bizans Döneminde yaptırılan Pammakaristos manastır kilisesidir. Latin istilasının son bulmasıyla XIII. yüzyılda bir mezar şapeli eklenmiştir. Fetihten sonra, Hıristiyanların elinde kalıp kadın manastırı olarak kullanılmış 1455 yılında patrikhane buraya taşınmış 1586 yılına kadar patrikhane olarak kalmıştır. Bu kiliseyi III. Murat (1574-1595) camiye dönüştürmüş ve Fethiye adı verilmiştir. Kuzey kilise halen cami olarak kullanılmakta, ek kilise ise duvarları XIV. yüzyılın güzel mozaikleri ile süslü olup 1938-1940 yıllarında onarıldıktan sonra müze olarak Ayasofya Müzesi'ne bağlı bir birim haline getirilmiştir.
Galata Mevlevihanesi Müzesi : Galata Mevlevihanesi veya diğer adıyla Kulekapı Mevlevihanesi, Türkiye'nin İstanbul ilinin Beyoğlu ilçesinde bulunan eski bir mevlevihane. Günümüzde Galata Mevlevihanesi Müzesi adıyla müze olarak faaliyet göstermektedir. 1491 yılında İskender Paşa tarafından yaptırılan ve şehirdeki ilk mevlevihane olma niteliği taşıyan Galata Mevlevihanesi'nin ilk şeyhi Semâî Mehmed Dede idi. 1500'lerin ikinci yarısıyla 1600'lerin başı arasındaki süreçte Halvetilik tarikatına bağlı bir zaviye ve derslik olarak kullanıldı. Farklı zamanlarda çeşitli onarım ve ekleme çalışmalarının sonucunda bir külliye hâline geldi. 25 Ekim 1925'te çıkarılan tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması ve bazı unvanların yasaklanması ve kaldırılmasına dair kanun çerçevesinde faaliyetlerine son verildi. Bu dönemden sonra mevlevihanenin ana yapısı ilkokul ve lojman, diğer bölümleri ise farklı amaçlarla kullanıldı. Çeşitli girişimler sonucunda müzeye dönüştürüldü ve 27 Aralık 1975 günü Divan Edebiyatı Müzesi adıyla ziyarete açıldı. Bu tarihten sonra dönem dönem restorasyon çalışmaları yapıldı. 2007'de başlayan son restorasyonun ardından, 21 Kasım 2011'de Galata Mevlevihanesi Müzesi adıyla hizmet vermeye başladı. Günümüzde mevlevihane bünyesinde semahane ve derviş odalarını kapsayan ana yapı, Halet Efendi Kütüphanesi, Sebili ve Türbesi, Şeyh Galib Türbesi, Hasan Ağa Çeşmesi, sarnıç, hâmûşân, Adile Sultan Şadırvanı ve çamaşırhane bulunmaktadır.
Türk İslam Eserleri müzesi : İstanbul'un Fatih ilçesinde bulunan, Türk ve İslâm sanatı eserlerini topluca kapsayan ilk Türk müzesidir. 19. yüzyılın sonunda başlayan kuruluş çalışmaları 1913 yılında tamamlanmış ve müze, Mimar Sinan'ın en önemli yapılarından bir olan Süleymaniye Camii külliyesi içinde yer alan imaret binasında, 1914'te, "Evkaf-ı İslâmiye Müzesi" (İslâm Vakıfları Müzesi) adı ile ziyarete açılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra ise bugünkü adını almıştır. Uzun süre Süleymaniye Külliyesi'ndeki imaret binasında yer alan müze, 1983'te Sultanahmet Meydanı'nın batısında yer alan İbrahim Paşa Sarayı'na (16. yüzyıl) taşınmıştır. İbrahim Paşa Sarayı, sultan sarayları dışında günümüze kadar gelebilen tek özel saraydır. Kemerler üzerine yükseltilmiş yapı üç taraftan ortadaki terası çevreler. Terastan müzenin ilk bölümüne merdivenlerle ulaşılır. Odalar ve salonlarda İslam dünyasının değişik ülkelerinde meydana getirilmiş nadir sanat eserleri sergilenmektedir. Taş ve pişmiş toprak, metal ve seramik objeler, ahşap işlemeler, cam eşyalar, el yazma kitaplar devirlerinin en kıymetli örnekleridir. Büyük salonların bulunduğu geniş camekanlı kısımda, 13-20 yüzyılların el işi Türk halılarının şaheser örnekleri sergilenir. 13. yüzyıl Selçuklu halıları ve sonraki asırlara ait diğer parçalar itina ile sergilenmiştir. Halı bölümünün alt katı son birkaç asrın Türk günlük yaşamı ve eserlerinin sergilendiği etnoğrafik bölümdür.
Hisarlar müzesi (Rumelihisarı): Sarıyer İlçesi sınırları içinde ve bulunduğu mevkiye adını veren hisar, otuz dönümlük (30.000 m²) bir alanı kapsamaktadır. Anadolhisarı'nın karşısında İstanbul Boğazı'nın en dar ve akıntılı (600 m.) kısmında inşa edilmiş muhteşem bir anıt-eserdir. Bölgenin ve civarın antik devirde "Hermaion" adıyla anıldığı bilinmekte ise de, tarihçi Dukas bundan söz etmemekte ve hisar yeri olarak "Sostenion" un (İstinye) aşağısında, Fonea adıyla bilinen bir dağın yamacını göstermektedir. Rumelihisarı'nın adı: Fatih vakfiyelerinde Kulle-i Cedide; Neşri tarihinde Yenice-Hisar; Kemalpaşazade, Aşıkpaşazade ve Nişancı tarihlerinde Boğazkesen Hisarı olarak geçmektedir. Büyük Zağanos Kulesi ile Küçük Zağanos Paşa Kulesi'nde yer alan iki kitabeye göre hisar, takriben dört ay gibi kısa bir sürede yapılmıştır. Süleymaniye Kütüphanesi'ndeki "Şerh-i Tecriyd-i Ataik" adlı eserde ise eserin (139) günde bitirildiği kaydı vardır. Yapımda kullanılan keresteler İzmit ve Karadeniz Ereğlisi'nden; taşlar Anadolu'nun değişik yerlerinden ve spoliler (devşirme parça taş) çevredeki harap Bizans yapılarından elde edilmiştir. Dağ Kapısı, Dizdar Kapısı, Hisarpeçe Kapısı ve Sel Kapısı olmak üzere dört esas ve Mezarlık Kapısı adında bir tali kapısı vardır. Saruca Paşa, Halil Paşa ve Zağanos Paşa adlarında üç büyük ve küçük Zağanos Paşa adında bir ufak toplam dört kulesi; 13 adet irili ufaklı burcu bulunmaktadır. Müzede açık teşhir yapılmaktadır, ancak sergi salonu ve depo bulunmamaktadır. Toplar, gülleler ve Haliç'i kapattığı söylenen zincirin bir parçasından oluşan eserler, bahçede teşhir edilmektedir.
Yıldız Sarayı Cihannüma köşkü : XVIII. yüzyılın sonunda III. Selim'in annesi Mihrişah Sultan için inşa ettirdiği ve daha sonra birçok değişikliğe uğrayan Yıldız Sarayı, Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetildiği dört merkezden biri oldu. Türk Osmanlı saray mimarisinin en son örneğini oluşturan yapı gruplarından olan sarayda, sürekli olarak bir komplodan endişelenen ve 33 yıl hükümdarlık yapan II. Abdülhamid ikamet etti. 1994 yılında hizmet vermeye başlayan Yıldız Sarayı Müzesi, Osmanlı devletinin idari merkezlerinden biri olmasının yanı sıra günümüze ulaşabilen tek saray tiyatrosunu bünyesinde barındırması ve II. Abdülhamid'in marangozhanesiyle önem kazanıyor. Burada, Yıldız Sarayı kompleksi içinde faaliyet gösteren Yıldız Porselen Fabrikası'nın ürettiği ürünleri de görebilirsiniz. Yıldız Sarayı bünyesi altında üç farklı müze hizmet veriyor: Yıldız Sarayı Müzesi, Yıldız Saray Tiyatrosu ve Sahne Sanatları Müzesi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Müzesi.
İslam bilim ve teknoloji müzesi : İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi, Gülhane Parkı içindeki Has Ahırlar Binası’nda, 25 Mayıs 2008'de hizmete girmiş bir müzedir. Müzede, TÜBA (Türk Bilimadamları) onursal üyelerinden ve Frankfurt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Fuat Sezgin tarafından hazırlanan, 9 ila 16’ıncı yüzyıl arasındaki müslüman bilginler tarafından icat edilmiş çeşitli bilim ve teknoloji aletleri sergilenmektedir. Müzenin bir benzeri Frankfurt Üniversitesi Arap-İslam Bilimler Tarihi Enstitüsü'nde bulunmaktadır.
Topkapı Sarayı Harem Dairesi : Arapça “herkesin girmesine izin verilmeyen kutsal yer” anlamına gelen harem, Müslüman ülkelerde mahrem aile yaşantısını tanımlar. “Harem” kelimesi iki farklı anlamda kullanılırdı. Birincisi “padişahın haremini” yani ailesini, ikincisi ailenin içinde yaşadığı mekânı ifade ederdi. Osmanlı yönetim anlayışına uygun olarak devşirme kapıkulu kadrosunun bir kanadını oluşturan saray hareminin amacı, hanedanı oluşturmasının yanısıra, disiplinli bir eğitimden sonra cariyeleri, Enderun mektebinde yetiştirilen ağalarla evlendirerek bir devlet aristokrasisi yaratmaktı. Topkapı Sarayı Harem Dairesi, padişah, valide sultan, padişah kadınları, çocukları, kız ve erkek kardeşleri ile hizmetli cariyelerin ve Harem’in koruyucusu Kara Ağaların yaşam alanıydı. Hanedanın özel ve yasaklanmış yeri olan bu yapılar topluluğu, 16. yüzyıldan 19. yüzyıl başlarına kadar çeşitli dönemlerinin üslubunda örnekler içeren ve mimarlık tarihi açısından son derece önemli bir komplekstir. Her padişah döneminde yapılan eklemelerle genişleyen Harem’de günümüzde, yaklaşık 300 oda, 9 hamam, 2 cami, 1 hastane 1 çamaşırlık ve çok sayıda koğuş bulunur. Harem kurumlaşmasında tüm hizmet gruplarının yaşadığı mekânlar bir avlu çevresinde toplanmıştır. Podima taşlı zemin, padişah dairesinin girişi olan Ocaklı Sofa’da sonuçlanarak sultanın güzergâhı vurgulanmıştır. Harem Dairesi İnşaat Dönemleri 15. yüzyıl sonu-16. yüzyıl ortaları İstanbul’un fethinden (1453) sonra Bayezid’deki Eski Saray Harem olarak kullanılmıştır. Ancak Altın Yol kenarındaki sultanın talebiyle geçici olarak Eski Saray’dan getirdiği kadınların kaldığı Kadınlar Sarayı (Saray-ı Duhteran) denilen dairenin Harem’in ilk inşa dönemine ait olduğu sanılır. Bu daire bugün Haseki dairesi denilen yerdir, ancak değişikliğe uğramıştır. Bu dönemde kadınlar haremde yaşamadığı için geniş bir cariye ve hadımağa kadrosuna ihtiyaç duyulmamıştır. İlk dönemin diğer bir yapı grubu Harem’in Has Oda çıkışındaki I. Selim kulesi denen kule-köşktür. Kanuni Sultan Süleyman Dönemi (1520-1566) Haseki Hürrem Sultan’ın Topkapı Sarayı’na yerleşmesi ile Harem’deki yapılaşmanın bu dönemde başladığı tespit edilmiştir. Bu dönemde kara ağalar ve cariyeler için yan yana fakat birbiriyle ilişkisiz koğuşlar yapılmıştır. Bugünkü III. Murad Has Odası yerinde olduğu bilinen Has Oda Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Baş haseki dairesi Hürrem Sultan adıyla anılmıştır. III. Murad Dönemi (1574-1595) Haremin kurumlaşması bu dönemde tamamlanmıştır. 10 yıl süren inşaat döneminde daha önce manzaraya açık taşlıklar çevresinde gelişen yapılaşma, kapalı avlular şekline dönüşür. Topografik şartlardan ötürü payeli strüktür üzerinde yükseldiğinden dönemin klasik mimari anlayışına uygun zengin cephe yapıları ortaya çıkar. Bu zengin cephe yapıları, Harem hiyerarşisini de temsil eder. Dönemin baş mimarları Mimar Sinan ve Davud Ağa’dır. Cariye koğuşları, Valide Sultan Dairesi, Çifte Hamamlar, Hünkâr Sofası, III. Murad Has Odası ve Şehzadegân Dairesi bu dönemde yapılmıştır. 17.-18. yüzyıllar I. Ahmed Has Odası, III. Ahmed Has Odası, III. Osman Köşkü, III. Selim Dairesi ve Valide Sultan Dairesi'nin üstüne yapılan Mihrişah Sultan Dairesi, Çifte Kasırlar, Mabeyn ve Gözdeler Dairesi 1665 yangınından sonra inşa edilmiş, dönemin modası barok ve rokoko dekorasyon yapılara uygulanmıştır. Bu dönemde yapılaşmanın çoğalmasının sebebi, hanedanın saltanat usulünde yapılan değişikliktir. Fethiye Müzesi: Pammakaristos Kilisesi 1261 Latin egemenliğinin son bulmasından sonra eski kilisenin kalıntıları üzerine yeniden yaptırılmış ve kuzey bölümünde yer alan bölümü Hz. Meryem’e adanmıştır. Doğu Roma İmparatoru VIII. Michael Palailogos’un yeğeni Michael Glabas Ducas Tarchainotes tarafından 1292 – 1294 yılları arasında yeniden onarılan yapıya ek olarak, 1315 yılında karısı Maria’nın talimatları ile kilisenin sağ tarafına Hz. İsa’ya adanan küçük bir ek kilise (parekklesion) yaptırılmıştır. Mezar şapeli olan bu ek kilisede Maria ve Michael’in mezarları bulunmaktadır. Yapı fetihten sonra kadın manastırı olarak kullanılmış, 1455 yılında Havarium Kilisesi’nden çıkan Patrikhane buraya taşınmış ve 1586 yılına kadar Patrikhane olarak kullanılmıştır. Osmanlı döneminde Sultan III. Murad (1574–1595) kiliseyi camiye çevirmiş ve Fethiye adını vermiştir. Yapı 1845 – 1846 yılları arasında büyük bir onarım görmüştür. Parekklesionun bir nartex ve galerisi olup naos bölümü 2,30 m çapında bir kubbe ile örtülüdür. Yapının cepheleri son dönem Bizans mimarisinin özelliklerini yansıtmaktadır. Güney cepheyi süsleyen tuğla mimari bant üzerinde yer alan yazı şeridinde “Protostratos Michael Glabas Ducas Tarchainotes tarafından yaptırıldı” yazısı yer almaktadır. Aynı cephede Şair Philes’in bir şiiri mermer silme üzerine yazılıdır. Parekklesionun kubbe ve duvarları 14. yy mozaikleri ile süslüdür. Apsiste Hz. İsa, Hz. Meryem ve Vaftizci Yahya’dan oluşan Deisis, kubbenin ortasında Hz. İsa, iç dilimlerde 12 Tevrat peygamberi, tonozlarda ise Azizler ve Vaftiz sahnesi tasvir edilmiştir.

Zeynel Çakmak

Nevi şahsına münhasır bir insan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder